Menu
0(342) 215 42 59
7/24 Online Shopping

Fıstık

Gaziantep’in en değerli ürünü fıstıktır

Gaziantep’in en değerli ürünü nedir?
Ben bu soruyu sormaktan bıktım, ama aklıbaşında insanlar yanıt vermediği için sormaya devam edeceğim.
Gaziantep’in en değerli ürünü fıstıktır.
Bir ürün bu kadar değerliyse, o ürüne azami dikkatin verilmesi, korunması gerekmez mi?

Hayır, antepfıstığına hakkettiği önem verilmiyor ve de korunmuyor.
Kusura bakmasınlar, antepfıstığı ticareti cahillerin elinde!
Antepfıstığını spekülasyon yapacak bir meta görerek ambarlıyorlar, darlık yaratıyorlar ve vurgun yapıyorlar.
Ne idüğü belli olmayan adamlar bir batında 500 TIR antepfıstığı satın alıp depoluyor! Babasının hayrına değil tabii, vurgun parası kazanmak için.

Buna maalesef kimse engel olamıyor.
Lisanslı depoculuk yapılacaktı, fıstığa istikrar kazandırılacaktı, vs vs…
Bu kadar tatlı kazanç, vurgun varken, adama bu işi yaptırırlar mı?

Gaziantep’te birden fazla fıstık otoritesi kurum ve kuruluş var.
Sorun bakalım, 2016 yılı antepfıstığı rekoltesi ne kadardı?
Size bazıları 80 bin ton, bazıları 130 bin ton, bazıları daha fazla, hatta 250 bin ton diyeni bile var!
Yani, Gaziantep’in en değerli ürünü antepfıstığının kesin rekoltesi bile bilinemiyor.
Verilen yanıtların hepsinin altında ticari kaygı yatıyor.
Geçtiğimiz günlerde bazı gazetelere, bazı mikraklar yanıltıcı, çıkarcı haberler pompalamıştı.
Bu sene ürün çok az, durum felaket, kıtlık olacak.
Yalan haber!
Ambarlardaki malları vurgun fiyatına tüketmek için pompalanan rezil haberler insanların aklını karıştırıyor.
Oysa, bu sene ürün var, hiçbir sıkıntı yok.
Ancak şu da bir gerçek, mal ambarcının elinde olduğu için mecburen vurgunu yiyeceksin!
Bu malı tüketenlerin mevsiminde tüm yıllık ihtiyaçlarını birden almaları mümkün olmuyor. Bu nedenle ambarcıların eline düşüyorlar. Lisanslı depocuların eline düşecek değiller ya!..

Bu işin asıl çözümü galiba üretimi artırarak bulunacak.
Amerika’nın geçen yılki hasadı yarım milyon tondu. İran, kapalı kutu, ne kadar üretiyorlar, açıklamıyorlar. Ancak, Amerika,uzaydan hasat tespiti yapıyor. 350 bin ton civarında olduğu tahmin ediliyor. 
Bizimkini de mutlaka tespit ediyorlardır, ama bu bilgiye ulaşamadım. Sallayın gitsin, itiraz eden mi var!
Amerika’nın fıstık ihracatı geçen sene 1.5 milyar dolardı. İran’ın ise 1.1 milyar dolar.
Bizim ihracatımız ne kadar?
Hadi, Gaziantep Ticaret Borsası açıklasın da göreyim. Açıklayamazlar! Hem işlerine gelmez, hem de doğru dürüst kayıt-kuyutları bile yoktur. Eveleyip geveleyeceklerdir!..
Lütfen köşemdeki ‘Fıstığa övgü’ yazısını okursanız, benim fıstığa olan sevgimi, fıstığın gerçek değerini ve sevgisini belki daha iyi anlarsınız diye düşünüyorum.

Adem'in Havva'ya ilk hediyesi: Fıstık
Beslenmek insan için ne zaman ihtiyaç olmak dışında bir zevk alma aracına dönüştü, bilemiyoruz. 
Tarımla birlikte yiyeceğin bollaşması, ateşin pişirme için kullanılmaya başlaması gibi etkenler yemek pişirmeyi zamanla birsanata, yemek yemeyi ise vazgeçilmez bir zevke dönüştürmüş olmalı. Bazı yiyecekler yaşamımız için çok da gerekli olmamakla birlikte bize verdikleri mutlulukla vazgeçilmezlerimiz olmaya devam ediyor. Ülkemizin dünyadaki en önemli üreticilerinden biri olduğu Antepfıstığı da işte tam böyle.

Prof. Dr. Engin Özgen‘in Oylum Höyük kazılarında bir mezar toprağından alıp ABD’ye laboratuvara gönderdiği toprak örneğinde bu bölgede en az 9 bin yıldan beni fıstık yetiştiğini bilimsel olarak kanıtlandı. Bu raporun orijinali Sabah gazetesi arşivinde bulunmaktadır.

Fıstık, Kitab-ı Mukaddes’te de yer bulmuş; Hz. Yusuf’un hikâyesinin anlatıldığı bölümde, Kenan diyarından Mısır’a hediye olarak gönderilen en özel meyvelerden biri olarak. Fıstık ağaçlarının Babil’in asma bahçelerini süslediği de söylenegelmiş. Bir efsaneye göre Saba Melikesi Belkıs fıstığı o kadar çok severmiş ki, sıradan halkın böyle güzel bir yiyeceği tüketmesine gönlü razı olmamış ve fıstığın saray dışında tüketilmesini yasaklamış.

Fıstığın en çok sevildiği coğrafya olan ülkemizde bununla ilgili bir efsane olmaması elbette düşünülemezdi. Nitekim, geçtiğimiz yıl Süleymaniye Yazma Eserler Kütüphanesi’nde bulunan bir risale ile fıstığın kökenine dair bir efsane günışığına çıktı. 
1800’lerin sonunda Halep’te mutasarrıflık yapan Fıstıkçızade Şahap Efendi tarafından bölgedeki saraya gönderilen ve fıstık üretiminin islahına yönelik risaledeki efsane şöyle:(Adem'in Havva'ya ilk hediyesi: Fıstık 'Artful Living')

“Piste yahut fıstık nam bu zahireyi adeta zebercedi (fıstık yeşili) altun saymak iktiza eder (lazımdır), çünkü menşei (kaynağı) cennettir. Esatirin (efsane) demesiyle Âdem Babamız ile Havva Validemiz zahire-i memnu’yu (yasak meyve) taam edip (tadıp) icla-yı cennet (cenneten sürülmek) edildikte, alem-i arza düşüp türlü cefaya maruz kalmışlar. Evvela iaşe (yiyecek) bulmaları lazım geldiğinde cennet mahsulünün hiçbirini bulamayıp zelil (zavallı) olmuşlarsa da, zaman içre dünyanın nebatatına (bitki) aşinalık kesbedip (kazanıp), nefis köreltmişler. Adem Babamız umum vaktini etrafı keşfe verirken, Havva Anamız da hane yakınında ziraatle iştigal edermiş.”
“Gel zaman git zaman Havva Anamız ilk evladına hamile kalmış. Alametlerden, Allah’ın kendilerine bir evlat vereceğine hükmeden Adem ile Havva pek mesut olmuşlar. Lakin, gecelerden birinde Havva Anamız rüyasında cennet meyvelerinden mamul et’ime-i lezize (lezzetli yemekler) bir sofra görüp, tadına bakamadan istikaz etmiş (uyanmış). Adem Efendimize dönüp girye-künan (gözyaşı dökerek) cennet taamına iştiyakını (özlemini) arz etmiş. Zevcesini nalan gören Adem Aleyh-i Selam hicrana gark olup Havva Anamıza akdedmiş (söz vermiş), kendini yola atmış ki lezzetli bir rızık bulsun. Mütehayyir (şaşkın), heveskar ve dahi gayretkeş imiş ondan kim avradı bundan evvel kendisinden hiçbir talepte bulunmamış tek bir taş bile istememiş imiş. Saatlerce tenkib (araştırmak) ve dahi tahkik etmiş fakat ne mümkün, arzın zevahiri ile cennetinki müsavi (denk) olur mu? Akşam olurken mahcup eve dönecekken elini yaradan Mevla’ya açıp yardım dilemiş. Ol dakika gökteki bulutlar aralanıp bir ziya huzmesi karşısındaki ağaca düşmesin mi? Anda ağacın yanına varıp meyvesini koparmış, ağzına atmış. Evvela dışarıdaki mülayim kabuğun kekre lezzeti, ahiren de içindeki haceri zarfın sertliği pek fena gelince yeise (umutsuzluğa) kapılmış. Lakin ağzından çıkaramadan pistenin hoş kokusu ile nihan (saklı) lezzetini tahattur etmiş(hatırlamış). Çünkü esasen cennette taam ettikleri fıstıklar kabuksuz imiş ve dahi cennetin zahiresini dünyada bulsan bile önce zahmet çekip ayıklamak, emek edip hazırlamak iktiza etmekteymiş.”
“Adem Aleyh-i Selam hasat ettiği pistelerin kabuklarını ayıklayıp Havva Anamıza verdikte, Havva Anamızın yüzüne nur gelmiş, adeta kendini yeniden cennette zannetmiş. Çünkü Adem Babamız anın için olmazı mümkün kılmış. Ol dakika zevcinin hem kendine hem batınındaki yavruya verdiği kıymet-i kübrayı (büyük değeri) idrak etmiş. Havva Validemizin yüzünde o gün zuhur eden nur o günden beru her velid olanın (doğanın) yüzüne aksetmekteymiş. Andan kelli, cins-i latif hamile kaldıklarında aşererler ki esasında Havva Anamızın cennet taamına ve dahi zevcinin hassas alakasına mazhar olma iştiyakının tekrarıdır.”




Yardım mı gerekli
Fıstık Cumhuriyeti
Merhaba, siparişleriniz hakkında yardıma ihtiyacınız varsa bize yazın
Birkaç dakika içinde dönüş yapalım